19 Kasım 2007 Pazartesi

19 Kasım 2007 / 2007-2008 Sezonu Çalışmalarına Başladık

...Seyir Defteri... 19.11.2007

Antalya Tabip Odası Müzik Topluluğu'nda 2007-2008 sezonu çalışmalarına 19 Kasım 2007 tarihinde başladık.
Her zaman olduğu gibi bu sene de çalışmalarımız her Pazartesi günü saat 18:00'de devam edecek.
Bu sene çalışmalara geç sayılabilecek bir zamanda başladık. Bu başlangıcın sebebi kendi üstüme aldığım ve gülünebilecek bir şekilde kendi işlerimi kendimin çoğaltması sebebiyle oldu.
2008 içinde vermeyi planladığımız Itri konferans ve konseri de bu olumsuzluktan nasibini aldı.
Hazırlığını sürdürmüş olduğum konferans için referans çalışmalarım "8-9 Eylül 2007 Gelenekten Geleceğe Müzik Günleri" nedeniyle ciddi bir aksamaya uğradı. Konferans çalışmalarının aksaması da 2009'a bu etkinliğin aktarılabilmesi ihtimalini ortaya çıkardı.
Şu anda bir taraftan Gelenekten Geleceğe Müzik Günleri'nin kitabının hazırlıklarını sürdürüyorum, bir taraftan hoca için (İsmail Baha Sürelsan) 10. ölüm yıldönümünde yayınlayacağımız kitabın hazırlıkları, bir taraftan Gülçin Yahya'nın 7 Mart'ta vereceği resitalin hazırlıkları, bir taraftan Burak Karagöz'ün tanbur resitali hazırlıkları, bir taraftan da rutin müzik çalışmaları devam ediyor ve bir taraftan da müstear isimle yazdığım, bir dergide yayınlanan müzik yazılarım devam ediyor.
Bu çalışmaların hiç birisinden şikayetçi değilim. Aksine zamanımın böylesi zevkli işlerle dolu olmasından mutluluk duyuyorum.
Sadece bazen, herşeyi kendi başıma yapmaya mahkummuşum gibi hissediyorum. Bir yardımcım olsa belki işler daha kolaylaşacak...
Akdeniz Üniversitesi Türk Musıkisi Topluluğu'yla olan ilişkilerimiz bu sene biraz daha ilerleyecek. Zira bu topluluktaki şef yardımcılığı görevim de bazen beni normal faaliyetlere devam etmekte zorlayıcı oluyor. İki topluluğun beraber hareket etmeleri, yapacağım hazırlıklarda bir kolaylığı da beraberinde getirecek gibi görünüyor.
Dün yaptığımız çalışma için saat tam 18:00'de Tabip Odası toplantı salonundaydım.
İçeride sadece Nimet Terzioğlu, İsmet Yarar, İnci Karadağ ve Orhan Karadağ vardı. Bu dört kişinin özelliği, belki de tecrübelerinin ziyadeleşmesi nedeniyle müziğimize, "Bizim Müziğimiz"e hakkettiği değeri kalplerinde veriyor olmalarından olsa gerek. Özellikle Nimet Terzioğlu ve Orhan Karadağ senelerinin önemli bir kısmını müzik çalışmalarına vakfetmiş ağabeylerimizden olan kişiler.
Salona sonradan Özden Çetindal hanım, Talia Yılmaz ve Uğur Yılmaz kardeşler geldiler. Devamlılıkta ödül verilmesi gereken 4-5 kişiden ikisi bu kardeşlerdir. Her ikisinin de kendilerine mahsus bir çalışma disiplinleri var. Uğur bey hekimlikle ilgili konularda kalem bitiren bir sima. Kalemini biraz da müzik ve sanat meselelerinde oynatmasını çok arzu ediyorum. O'nun meselelere analitik yaklaşımı gerçekten üst seviyede. Müziğimiz meselelerinde tek eksiği motivasyon!... Belki de onu motive etmek içn hekimlikte olduğu gibi canını yakmak gerekiyor ama sanat meselelerinde onun canını pek kolay yakabileceğimizi sanmıyorum.
Talia hanıma Gelenekten Geleceğe Müzik Günleri'ndeki benim "olumsuz" hatırladığım konuşmayı hatırlattım. İtiraz etti. Uğur bey de öyle... Aslında söyledikleri doğru, fakat söylediklerinden "anlaşılan" farklıydı. Ya değilse her ikisinin de niyetlerinden hiç bir olumsuz düşünceye gitmiyorum. Açıklamaları güzel, fakat toplantıdaki cümleler açıklayıcı değildi. Zaten bunu aslında mesele haline de getirmiyorum. Sadece dile getirdiğimde Talia hanımı biraz kızmış buluyor ve bundan da aslında şu sıralarda zevk alıyorum. O'nlar benim bu muzipliğimden belki de bu satırları okuyunca haberdar olacaklar.
Daha sonra çalışmaya, olmazsa olmazımız Gülşen Kaya hanım intikal ettiler. Her zaman olduğu gibi aynı zarifliklerini muhafaza ediyorlardı. Çalışma esnasında Hafız Post'un Rast Nakış Yürük Semai'nin güftesini okuttum. Hiç tekrar yapmadan aradan geçen aylara rağmen şiiri güzel hatırladılar denilebilir. Çalışmalar devam ettiği süre içinde hafıza zindeliğinin de eski haline gireceğinden şüphem yok.
Sezai Yalçınkaya, Mehmet Akif Yarma ve Erdoğan Ersan dostlarımız ise çalışmaya biraz sonra dahil oldular. Sezai bey Goethe'nin Divan'ının Almanca orijinal baskılı kitabını yanlarında getirmişler. Çalışma esnasında Doğu etkisiyle şiirlerini topladığı kitaba Divan ismini veren Goethe'yi hafızalarda bu kitabı da göstererek mühürledik. Aynı zamanda Sezai beyin bir Edebiyat Doçenti arkadaşının gene Goethe'den Türkçe'ye tercüme etmeye başladığı "Şiir ve Hakikat" kitabının tercüme edilmiş kısımlarından iki cümleyi arkadaşlarıma aktardım. Okuduğum her iki cümle de üzerinde saatlerce konuşulabilecek kavram ve konuları içinde bulunduruyordu. Bu kavram ve konulara hiç temas etmedim.
Goethe'ye ilgimi daha da arttıran konu Paganini'yle ilgiliydi. Bizim edebiyatımızda, edebiyatın içine Bizim Müziğimiz'i sokan çok az kişi var. Bu az kişinin içinde de çok azı edebiyatı mükemmel kullananlardan. Başı da Yahya Kemal ve Ahmet Hamdi Tanpınar çekiyorlar. Bu konuda hem çok şey yazmayı planladım ve hem de çok şey konuşmayı... Ne zaman konuşulacağını ise zamanın akışına bıraktım. Şu sıralarda yazmaya devam ediyorum.
Çalışmaya en son gelen genellikle sevgili Erdur Zeybekoğlu olurdu. Nihayet o da geldi. Yüzündeki gülümseme, geçen sezon geçirdiği büyük ameliyattan bu tarafa daha da belirginleşmiş. Yavaş yavaş bizim eski Erdur olmaya doğru yol alıyor.
Bir de ne göreyim, çalışmalara en son gelen Erdur olur düşüncemde yanılmışım. Çünkü Mustafa Kırımlıoğlu her zaman ilk gelen olma sıfatını terk etmiş. En son o geldi....
Bu senenin ilk çalışması geçmiş senelerden oldukça farklı oldu. Çünkü iyi seviyede müzik dinleyicisi yetiğştirmeyi hedefleyip normalde konser vermeyi planlarına almadığım Antalya Tabip Odası Müzik Topluluğu'nda Itri'nin Neva Kar'ından oluşan tek eserlik icra için sahneye çıkış, nüans çalışmaları yapmayı gerektiriyordu. Bu ilk çalışmada Neva Kar'a hiç girmeden geçmişteki başka bazı eserleri tekrar ettik. Tekrar edişimizdeki tek farklılık da nüanslara ağırlık vererek, ud çalmayı bırakıp ayakta arkadaşlarımı idare etmekti. Anlık nüanslarda "şef"lik avantajları ayaktayken çok daha iyi. Topluluk daha iyi kontrol edilebiliyor. Aslında yapacağımız icralarda topluluk karşısına bir şefin dikilmesini istemiyordum ama en azından çalışmalarda nüanslar oturana kadar bu şekilde çalışmalara devam etmek daha az yorucu. Eğer işin kolayına kaçacak olursam dinleyici karşısındaki aktif icrada da ayakta olmayı tercih edebilirim. Kalbim ananevi icrayı terketmemekten yana...
Önümüzdeki hafta Uğur bey, Ruşen Ferit Kam'la ilgili hazırlığını topluluğa ve ayrıca gelen dinleyicilere sunacak.
Mehmet Akif bey, Allah uzun ve sağlıklı ömürler nasib etsin, torunlarına bakmak için Ocak ayına kadar Ankara'da olacaklarını söylediler. Anlaşılan bir sevenimizin bir kaç ay bizden ayrılığı söz konusu olacak.
Mustafa Kırımlıoğlu bey de oğlu, kanuni, kompozitör, yükseklisans öğrencisi Volkancığımızın yanına, İstanbul'a gidecekler.
Aysun Arabacı hanım, çalışmaya gelmediler.
19 Kasım 2007 çalışmasına gelen arkadaşlarımız şöyle:
Talia, Özden, İnci ve Gülşen hanımlarla İsmet, Orhan, Nimet, Uğur, Sezai, Erdoğan, Erdur ve Mehmet Akif beyler.
/
Dr. Mehmet Emin Kakan
Antalya


"ANTALYA TABİP ODASI MÜZİK TOPLULUĞU" ANA SAYFASINA DÖN

Hiç yorum yok: